بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَحُورٌ عِينٌ ٢٢

Onlara iri gözlü huriler sunulur,

– Seyyid Kutub

كَأَمْثَٰلِ ٱللُّؤْلُؤِ ٱلْمَكْنُونِ ٢٣

Tıpkı sedefteki inciler gibi.

– Seyyid Kutub

جَزَآءًۢ بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ٢٤

Yaptıkları iyiliklerin karşılığı olarak,

– Seyyid Kutub

لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا ٢٥

Orada ne boş ve ne günah içerikli bir söz işitirler.

– Seyyid Kutub

إِلَّا قِيلًا سَلَٰمًا سَلَٰمًا ٢٦

İşittikleri tek söz «selâm, selâm» dır.

– Seyyid Kutub

وَأَصْحَٰبُ ٱلْيَمِينِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْيَمِينِ ٢٧

Defterleri sağdan verilenler. Ne mutlu onlara!

– Seyyid Kutub

فِى سِدْرٍ مَّخْضُودٍ ٢٨

Onlar dikensiz sedir ağaçları,

– Seyyid Kutub

وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ ٢٩

Meyva yüklü muz ağaçları arasında,

– Seyyid Kutub

وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ ٣٠

Kesintisiz gölgeler altında,

– Seyyid Kutub

وَمَآءٍ مَّسْكُوبٍ ٣١

Çağlayan akarsu boylarında,

– Seyyid Kutub

وَفَٰكِهَةٍ كَثِيرَةٍ ٣٢

Bol meyvalar yanında,

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu